Türkiye’nin Üçüncü Yol Arayışı: Batı ve Doğu Arasında Kendi Kulvarı

Türkiye, yüzyıllardır büyük güçlerin rekabet hattının tam merkezinde duran bir ülke olarak, kimliğini ve dış politikasını çoğu zaman dev blokların gölgesinde yeniden tanımlamak zorunda kaldı. NATO üyeliğine, AB ile yürütülen yarım asırlık müzakere sürecine ve Batı kurumlarına verilen yüksek desteğe rağmen, Türkiye’nin Batı nezdinde hiçbir zaman tam anlamıyla eşit ortak olarak görülmediği bugün artık daha açık biçimde ortada. Öte yandan, yükselen Doğu blokunun sunduğu siyasi ve ekonomik alternatifler de demokrasi, hukuk ve temel haklar bakımından önemli soru işaretleri yaratıyor. Bu tablo, Türkiye’nin iki kutbun da ötesinde, kendi çıkarlarını merkeze alan bağımsız bir “üçüncü yol” stratejisi geliştirmesini hem mümkün hem gerekli hâle getirdi.

Batı’nın Çifte Standardının Uzun Tarihi: Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin temel sorunlarından biri, “değer temelli siyaset” söyleminin uygulamada yerini sık sık seçici ve çıkar odaklı politikalara bırakmasıdır. Bu durum geçmişte de, bugün de benzer örneklerle kendini göstermektedir.

Bosna Savaşı: Avrupa’nın Ahlaki Çöküşü;

Avrupa’nın göbeğinde yaşanan Bosna katliamına Batı’nın yıllar süren sessizliği, insan hakları savunusunun ne kadar konjonktürel bir araç hâline geldiğinin en açık göstergelerinden biridir. Üstelik son yıllarda ortaya çıkan bilgiler(örneğin Bosnalıları uzun mesafeden “eğlence amaçlı” öldürdüğü iddia edilen bazı İtalyan askerlerine dair açılan yeni soruşturmalar) Batı’nın rolünün göründüğünden çok daha karanlık olduğunu teyit ediyor.

Gazze: Seçici Duyarlılığın En Son Halkası;

Gazze’de yaşanan sivil katliamlar karşısında Batı dünyasının büyük kısmının sergilediği sessizlik, iki yüzlülüğün artık gizlenemez noktaya geldiğini gösterdi. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi kavramlar söz konusu İsrail olduğunda askıya alınırken, sivillerin yaşadığı büyük trajedi görmezden gelindi.

Libya Müdahalesi:

Demokrasi Retoriğinin Operasyonel Kullanımı; Libya’da Kaddafi rejimine karşı başlatılan askerî operasyon, bölge halkının önemli bir kısmının mevcut düzen konusunda memnuniyetine rağmen yapıldı ve ülke kısa sürede parçalanmış, istikrarsız bir coğrafyaya döndü. Sonuç, demokrasi değil; müdahale sonrası çöken bir devlet yapısı oldu.

ABD’nin Venezuela Üzerindeki Baskısı:

Enerji ve Güç Siyaseti; Son dönemde ABD’nin Venezuela’nın zengin petrol kaynaklarını kontrol altına almak amacıyla bu ülkeye yönelik askerî hazırlık yaptığına ilişkin haberler, Washington’un “demokrasi getirme” söylemini ne ölçüde çıkar odaklı kullandığının taze bir örneği niteliğinde.
Bağımsız bir ülke olan Venezuela’ya dönük bu sertleşen askeri söylem ve müdahale hazırlığı, ABD’nin küresel enerji kaynaklarını yeniden dizayn etme isteğinin yeni bir yansımasıdır. bir Demokrasi ihlalleri veya insan hakları sorunları, yalnızca müdahale için gerekçe üreten bir söylem olarak ortaya çıkmakta; petrol ve enerji hatları ise bu politikaların gerçek motivasyonu olmaktadır.

Türkiye’deki Darbeler: Batı’nın Gölgesi;

1960’tan 1980’e, 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a kadar Türkiye’de yaşanan darbeler ve darbe girişimlerinin pek çoğunda ABD ve Batılı istihbarat yapılarının doğrudan veya dolaylı etkisine ilişkin geniş bir literatür ve siyasi hafıza oluşmuş durumda. Bu da Batı’nın Türkiye’ye yönelik güvenilir bir müttefik görüntüsü çizmediğinin en açık kanıtlarından biridir.

Doğu Blokunun Yükselişi: Cazip Ekonomi, Sorunlu Siyasal Yapı;

Çin, Rusya ve genişleyen Avrasya ekseni ekonomik kapasite, enerji, altyapı yatırımları ve ticaret ağları bakımından güçlü bir alternatif sunuyor. Ancak demokratik standartlar, hukuki şeffaflık, ifade özgürlüğü ve siyasal katılım konularındaki geri kalmışlık ciddi bir risk barındırıyor.
Doğu’nun ekonomik fırsatları değerler alanındaki eksikler yüzünden Türkiye için “tek yönlü bir çözüm” olma niteliği taşımıyor.

Türkiye Neden Üçüncü Bir Yol İzlemeli?

1.Batı’nın güven vermeyen ikiyüzlü pratikleri sürdürülemez.
Türkiye eşit ortak olmayan bir pozisyonda kalamaz.

2.Doğu’ya tam yöneliş siyasal ve toplumsal yapıyla uyumlu değil.
Otoriter modeller Türkiye’nin dinamizmine ve demokratik hedeflerine uymuyor.

3.Dünya çok kutuplu bir düzenin içine hızla giriyor.
Büyük güç rekabeti orta güçlere daha geniş manevra alanı sunuyor.

4.Türkiye’nin savunma, enerji ve teknoloji alanlarında artan kapasitesi bağımsız hareket kabiliyeti sağlıyor.
SİHA ekosistemi, enerji koridorları, doğal gaz keşifleri ve yerli savunma sanayi bu stratejiye dayanak oluşturuyor.

Üçüncü Yolun Temel Parametreleri
-Batı ve Doğu ile eşitlik temelinde çok yönlü diplomasi
-Ulusal çıkar odaklı, özgüvenli dış politika
-Bölgesel istikrar için Türkiye merkezli yeni mekanizmalar
-Ekonominin Avrupa, Körfez, Afrika, Türk dünyası ve Asya ile dengeli entegrasyonu
-Tam bağımsız savunma ve enerji altyapısı
-Küresel krizlerde ilkeli ama reel-politik yaklaşım

Sonuç: Türkiye Kendi Kulvarını Açmalıdır !
Türkiye, artık Batı’nın ikincil aktörü ya da Doğu’nun pasif takipçisi olmak zorunda değildir. Küresel düzenin yeniden şekillendiği bu dönemde Türkiye’nin kendi çıkarlarını önceleyen bağımsız bir üçüncü yol siyaseti izlemesi, hem tarihsel sorumluluk hem de stratejik zorunluluktur. Bu yol; daha saygın, daha etkin ive daha öngörülebilir bir Türkiye’nin uluslararası sistemdeki yerini güçlendirecektir.

Bu çerçevede yukarıda ortaya koymaya çalıştığım tartışmalar, Türkiye’nin neden yeni ve özgün bir hatta ihtiyaç duyduğunu açıkça göstermektedir; bir sonraki yazıda ise “Üçüncü Yolun Yol Haritası” başlığı altında, bu arayışın somut ekonomik, siyasi ve dış politika adımlarına nasıl dönüşebileceğini ele alarak tartışmayı bir üst aşamaya taşıyacağız.

Diğer Yazılar

İlgili Yazılar

Kanuni’den Lozan’a Kapitülasyonların Uzun Gölgesi

Beş asır önceki diplomatik denge oyunu, bugün hâlâ aynı soruyu sorduruyor: Egemenlik mi, ittifak mı? Türkiye’nin ABD'den F-35 ve...

Savunma Sanayiinde Başarı Nasıl Geldi ve Ekonominin Diğer Alanlarına...

Türkiye, gelişmekte olan bir ekonomi olmasına rağmen, son 20 yılda savunma sanayiinde dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmeyi...

Tüketimin Gölgesinde Kalan Toplum: Yeni Kapitalizmin Sessiz Çöküşü

Günümüzde tüketim, yalnızca ekonomik bir faaliyet değil; bir kimlik inşası, bir görünürlük biçimi ve giderek bir kaçış stratejisi....

Ağlamaktan Vazgeçip Aynaya Bakma Zamanı – Türkiye’nin Üretim Modelinde...

Ekonomideki enflasyonla mücadele programı çerçevesinde uygulanan sıkı para politikasının yol açtığı durgunluk ve yarı kriz ortamından şikayet eden...

Kum Saatinde Sıkışan Türkiye: Sosyal Devletin İnce İpliği

Türkiye hızla yaşlanıyor, sosyal devlet ise bu yükün altında incelmiş bir ip gibi geriliyor. Orta sınıf eriyor, emeklilik...

Nobel Ödülü ve Yaratıcı Yıkım

2025 Nobel Ekonomi Ödülü, Joel Mokyr, Philippe Aghion ve Peter Howitt’e “yenilik (inovasyon) odaklı ekonomik büyümeyi açıkladıkları için”...