Ekopolitik Düşünce Merkezi çok önemli bir iş yaptı ve bir “Ekopolitik Akademi” kurdu.
Ekopolitik Akademi’de farklı disiplinlerdeki derslerle birlikte “Dünyaya Yön Verenler” programı da başladı.
İlk konuk Oxford Üniversitesi profesörlerinden Avi Shlaim’di.
Salı günü Han Spaces Piyalepaşa’da “Gazze Savaşı Sonrası Ortadoğu” başlıklı bir seminer verdi.
***
Ekopolitik Akademi’de “Türkiye Ekonomisi”ni analiz edeceğimiz sekiz semineri de ben üstlendim.
İlk semineri geçen hafta yaptık.
İkici semineri de bu Çarşamba (yarın, 29 Ekim) yapacağız.
Üst başlık “Türkiye Ekonomisi” ama olup biteni anlamak için “beyinsel ve kavramsal bir araç çantasına” ihtiyacımız var.
Temel kavramları yerli yerine oturtmalıyız.
***
30 yılı aşkın hocalık dönemimde, iktisat eğitiminin bazı temel konularında kalıcı zaafiyetler gördüm.
Bunları birkaç başlıkta toplayarak özetlemek mümkün
1- En temel eksiklik, “sosyal bilimler ile uygulamalı bilimler” arasındaki farkların berraklaşmasında görülüyor nedense.
Uygulamalı bilimlerde şartları yaratarak tekrar tekrar deney yapabileceğiniz bir laboratuvar varken sosyal bilimler böyle bir imkandan yoksun.
Peki laboratuvar ve deney olmadan bilim nasıl oluyor?
Benim sosyal bilimlerde ve sosyal bilimlerin en köklü ve eskisi olan iktisatta en büyülendiğim yan da bunun cevabında yatar.
Akıl gözüyle toplumu gözlemlemek, soyutlama yaparak gerçeğe en yakın ve uygun düşünsel modeller kurmak, neden-sonuç ilişkilerini tespit etmek ve bu yöntem üzerinden gerçeği keşfetmek, yasalar çıkarmak.
Bu yöntem, iktisadı bir bilim haline getirir.
***
Çok sıkıntı çektiğimiz bir başka konu ise uygulamalı bilimlerde ve sosyal bilimlerde uygulanan farklı bilimsel yöntemlerdir.
Tüm meslek yaşamımda “tümdengelim” ile “tümevarım”ın içeriğini ve işlevini bilerek üniversiteye gelen bir öğrenciye rastlamadım.
Kimbilir belki de ben denk gelmedim…
2- Uygulamalı bilimlerle sosyal bilimler arasında laboratuvar gibi çok temel farklar var ama bunun yanısıra derin bir iletişim de var.
Bilimlerin babası olan fizik bilimi, en eski sosyal bilim olan iktisadı da derinden şekillendirdi.
Klasik iktisat, Newton Fiziğinin “denge” kavramı üzerine kuruldu, fizik bilimindeki her çarpıcı değişimden de derinden etkilendi, kendini yeniledi.
Örneğin “denge”den “eksik denge”ye geçti.
Fizikle sosyal bilimler arasındaki ilişki de sosyal bilim eğitiminde hep biraz kenara itilmiştir.
3- Eğitimde ve özellikle de iktisat eğitiminde belki de en eksik kalan yan ise “sosyal değişim” kavramının içselleştirilmesidir.
Teknoloji değişince toplum da değişir.
Enerji kaynağı değişince toplum da değişir.
Ve insanlık tarihi bir sosyal değişim tarihidir.
Yoksa avcı-toplayıcı dönemden dijital döneme nasıl gelebilirdik?
Teknoloji değişti, toplum değişti, toplum değişince siyasal ve sosyal örgütlenme modelleri değişti.
Feodalite’den ulus-üstü örgütlenmelere ilerlememiz başka türlü mümkün olamazdı.
Teknolojinin ve toplumsal yapının değişimi sosyal bilimleri de doğrudan etkiler.
Nitekim klasik iktisadın arz-talep eğrisi, bilgi ekonomisi çağında tamamen terse dönmüş bulunmakta.
Zamanın sürekli akıp giden ve akıp giderken de her şeyi değiştirip dönüştüren sihirli gücü bilinçli bir şekilde algılanmazsa, değişimleri kavramak ve bunlara ayak uydurmak da mümkün olmaz.
4- Genelde sosyal bilimlerin, özelde de iktisat biliminin bu “olmazsa olmaz” gerekliliği yanında Türkiye Ekonomisi açısından da muhakkak irdelenip değerlendirilmesi gereken bir çeki taşı vardır.
Bu da feodalizm ile Osmanlı Toprak Düzeni arasındaki farktır.
İkisi arasındaki fark, bugünkü Türkiye’nin temel sorunlarının nereden kaynaklandığının ve Türkiye’nin neden çağın dinamiklerini yakalayamadığının da cevabını içinde barındırır.
Toprak işletmelerinin piyasa için üretim yapmaktan çok uzak olan bölünmüşlüğünden yetersiz sermaye birikimine kadar bütün değişmeyen toplumsal zaafiyetlerin kökü o farkta yatar.
***
“Ekopolitik Düşünce Merkezi”nin “Ekopolitik Akademi”sindeki ilk derslerinde bunları gördük. Kavramları yerli yerine oturtmaya çalıştık.
Bir dil ve bakış birliği oluşturduk. Yürüyeyeceğimiz yoldaki taşları temizledik.
Şimdi yola daha rahat devam edeceğiz.

