Joseph Schumpeter, teknolojik yeniliği merkezi bir konuma oturtarak dünya kapitalist sistemini sorgulamış çok önemli bir iktisatçı… Teknolojik inovasyonun ekonomik büyüme konusundaki önemine vurgu yapan da ilk kişi.
Schumpeter’in yaklaşımında teknolojik inovasyon radikal bir değişime yol açar… Yeni bir ürünün, yeni bir üretim metodunun sunulmasını, yeni bir pazarın açılmasını, yeni bir ham madde kaynağının bulunmasını ya da piyasada yeni bir pazar örgütlenmesini de kapsar.
Schumpeter bunu “yaratıcı yıkım” olarak kavramsallaştırdı.
Ona göre “yaratıcı yıkım fırtınası”, ekonomik yapıyı aralıksız olarak iç devrimden geçiren, sürekli olarak eskiyi imha ederken yeniyi yaratan endüstriyel mutasyon sürecini tarif etmektedir.
“Yaratıcı yıkım” teorisi, değişimin analizi için çok yüksek voltlu bir projektördür.
***
Bu yılki Nobel İktisat ödülü, Schumpeter ve “yaratıcı yıkım” kavramlarını da dolaylı olarak ödüllendirmiş oldu.
Hatta Schumpeter’e ilgimi bilen bir dostum, “Yüz yıl sonra Nobel’i Schumpeter’e verdiler” diye yazdı.
Bu yılki ödül 3 kişi arasında paylaşıldı.
Fransız Philippe Aghion ve Kanadalı Peter Howitt, “yaratıcı yıkım yoluyla sürdürülebilir büyüme teorisine” ilişkin çalışmalarıyla ödülün sahibi oldu.
Amerikalı-İsrailli Joel Mokyr de “teknolojik gelişmeler yoluyla sürdürülebilir büyümenin ön koşullarını belirlemiş” olduğu için ödüllendirildi.
***
1956 doğumlu Fransız ekonomist Philippe Aghion, büyüme ve inovasyon alanında uzmanlaşmış bir akademisyen.
Collège de France, INSEAD ve London School of Economics’te profesör olarak görev yapan Aghion, Schumpeterci büyüme teorisini geliştirdi. Çalışmaları, eğitimde rekabet ve yatırımın ve ekolojik geçişin önemini vurgulamakta.
Geçenlerde Le Monde Gazetesi akademik çevrelerin dikkatle ve yakından izlediği Phillippe Aghion ile bir röportaj yayınlamıştı…
O röportajda tam bir Schumpeterci mantıkla “Ekonomik gücün kilit faktörü teknolojik liderliktir” diyordu.
Çok dikkatimi çekmişti.
Nobel Ödülü’nü aldıktan sonra yeniden yayınlanan o geniş röportajı özetleyerek paylaşmak istedim.
Çünkü Aghion’un cevapları hem yeni dünyayı anlamak hem de “yaratıcı yıkım” kavramının önemini daha iyi görmek için önemli.
***
Le Monde muhabiri Pascal Riche soruyor:
“Bugün ekonomik gücü nasıl tanımlıyorsunuz?”
“Ekonomik güç, para birimi, dünyanın geri kalanından borç alabilme imkânı, küresel ticaretteki ağırlık gibi çeşitli unsurlara dayanır… Ancak, bence her zamankinden daha önemli olan faktör teknolojik liderliktir.
Amerikan ekonomisi güçlüyse, bunun nedeni Amerika Birleşik Devletleri’nin en yenilikçi ekonomi olmasıdır.
Yıkıcı yenilikler ve dijital, yapay zekâ (YZ), biyoteknoloji gibi ileri teknoloji sektörlerinde diğer ülkelere hakimdir.
Bu, değer zincirlerini kontrol etmesine, ticari gücünü ortaya koymasına ve borcunu finanse etmek için yabancı tasarrufları çekerek doların üstünlüğünü sağlamasına olanak tanır.
Herkes onlara borç vermeye istekliyse -ki bu meşhur “fahiş ayrıcalıkları”dır– bunun nedeni büyük ölçüde tasarrufların en iyi şekilde inovasyona yönlendirildiği ülkenin burası olmasıdır. 19. yüzyılda, 1920’lere kadar, yani Büyük Britanya dünya teknoloji lideriyken, dünyaya sterlin hükmediyordu.
Dolayısıyla, Fransa ve Avrupa’nın, uluslar topluluğundaki yerlerini yeniden kazanmak için Amerika Birleşik Devletleri’ne kıyasla teknolojik gerilemelerini durdurmaları aciliyet taşıyordu.”
Ardından 2. soru geliyor:
“Avrupa ve Fransa’nın gücünün azalması yapısal mı yoksa yeniden konuşlanmayı umut edebilir miyiz?”
“Draghi‘nin Avrupa rekabet gücü raporunun yanıtlamaya çalıştığı temel soru budur.
Avrupa Birliği (AB), küresel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) %21,7’sini temsil eden 447 milyonluk bir pazar olup, ABD’nin (%24,3) ardından ikinci olarak Çin’in (%15) önünde yer almaktadır.
Ancak Fransa ve AB’nin kişi başına düşen GSYİH’si, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’e kıyasla düşüşte.
Bu, inkâr edilemez güçlü yönlerimize rağmen böyle… Matematikçilerimiz, mühendislerimiz ve bilgisayar bilimcilerimiz dünyanın en iyileri arasında; üstelik havacılık, nükleer enerji ve lüks tüketim gibi alanlarda liderliğimizi sürdürüyoruz.
Son olarak, Fransa, özellikle Yann Le Cun gibi parlak araştırmacılar sayesinde yapay zekânın geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Yani düşüşe mahkûm değiliz.”
***
Yeni Çağ’ın dinamikleri ülkeleri zorluyor. Bu açıdan Aghion’un Avrupa ve Fransa değerlendirmeleri Türkiye için önemli.
“Peki, bu varlıklara rağmen Fransa neden geriliyor?”
“Fransa, ‘otuz şanlı yıl’ boyunca güçlü bir büyüme yaşadı, ancak bu büyüme büyük ölçüde taklit ve teknolojik ilerleme yoluyla gerçekleşti.
Marshall Planı ve o dönemde düzgün işleyen eğitim sistemleri sayesinde, savaş sırasında büyük ölçüde yok olan fiziksel sermaye birikimimizi yeniden inşa edebildik ve elektrikle mümkün olan ikinci teknolojik devrimi Amerika Birleşik Devletleri’nden ithal edebildik. Ancak, tam da Amerika Birleşik Devletleri’nde BİT (bilgi ve iletişim teknolojileri) ve biyoteknoloji devrimleri yaşanırken, bu ilerlemenin kaynaklarını tükettik.
Sorun şu ki taklit yoluyla büyümeden, yıkıcı inovasyon yoluyla büyümeye geçmemizi engelleyen kurumsal katılıklar nedeniyle bu devrimlerden yararlanamadık. Draghi raporunun asıl amacı da budur.”
***
Önemli bir diğer soru şöyle:
“Bazen söylendiği gibi hizmetleri sanayiden öncelikli kılmak bir ülkenin ekonomik gücünü nasıl zayıflatabilir? Amerikan bankaları, sinemaları ve Gafam (Google, Apple, Facebook, Amazon, Microsoft) hizmet şirketleri değil mi?”
“Hizmet geliştirmek özünde kötü bir şey değildir. Yarının talebini giderek daha fazla çekecek olanlar da hizmettir; üstelik sanayiden daha az kirleticidirler. Ancak her şey bir denge meselesidir. Sanayi, bölgeleri yapılandırır, hizmetlerde ise durum böyle değildir. Fransa’da, sanayinin ortadan kalkması nedeniyle bölgeler tamamen terk edilmiştir.
Dahası, sanayisizleşme değer zincirleri üzerindeki kontrolünüzü kaybetmenize neden olur, bu da sizi ticaret müzakerelerinde zayıf bir konuma sokar ve kriz zamanlarında tüketicilerin ve işletmelerin savunmasızlığını artırır.
Bunu Covid sırasında, maske, solunum cihazı ve temel ilaçların üretimi için gerekli aktif bileşen eksikliğini fark ettiğimizde gördük.
Endüstriyel sektörleri terk etmek, uzmanlık ve bilgi birikimini kaybetmek anlamına gelir. Örneğin, nükleer enerjiye yatırım yapmama kararı, bu alandaki değerli becerilerimizi kaybetmemize neden oldu ve bu da Finlerin yeni bir enerji santrali inşa etmesine yardımcı olma konusunda bizi zor bir duruma soktu.”
***
“Fransa ekonomik bir güç olarak kalabilmek için ne yapmalı?
“Öncelikle eğitim sistemine yatırım yapması gerekiyor.
Fransa’da birçok kayıp Albert Einstein ve Marie Curie var; yenilikçi olmak için gereken bilgiye erişememiş yetenekli çocuklar.
İyi bir eğitim sistemi, ciddi bir inovasyon politikasının temelini oluşturur.
Bu, iyi eğitimli ve iyi maaşlı öğretmenler, okulda yapılan ödevler ve öğrencilerin bireysel olarak izlenmesini gerektirir.
Dahası, Fransa’nın bol miktardaki tasarrufunu daha iyi yönlendirmesi gerekiyor. Örneğin, araştırma vergisi indirimi, yurtdışına taşınmayı önlemeye hizmet etmiş olabilir ancak yıkıcı inovasyonu veya yüksek teknoloji faaliyetlerinin büyük ölçekli gelişimini teşvik etmedi. Orta düzey teknoloji ve kademeli inovasyonda sıkışıp kaldık.”
***
“Avrupa sosyal modeli ekonomik güce fren mi vuruyor yoksa tam tersine toplumların dayanıklılığını ve çekiciliğini artırdığı ölçüde bir kaldıraç mı?”
“Aslında hem sosyal modelimizi geliştirebilir hem de daha yenilikçi olabiliriz.
Örneğin, eğitime yatırım yapılarak daha fazla yenilikçi yetiştirilebilir ve toplumumuz daha kapsayıcı hale gelebilir.
Donald Trump, Beyaz Saray’a geldiğinden beri, Avrupa’nın yetenek ve yatırım çekmede oynayabileceği bir koz haline geldi.
Avrupa artık demokrasi ve özgürlüğü temsil ediyor.
Dahası, toplumsal bir ideal ve güçlü bir çevresel taahhüt taşıyor.
Bu üç değer bize büyük bir yumuşak güç sağlıyor. Bundan tam olarak yararlanmak biz Avrupalılara düşüyor.”
***
Bu yılki Nobel İktisat ödülü bizler açısından da çok önem taşıyor.
Çünkü “Ekonomik gücün kilit faktörü teknolojik liderliktir”tespiti 21. Yüzyılın sihrini taşıyor.
Türkiye’nin de geleceğini bu tespite göre belirlemesi gerekiyor.