-“Gazze’ye atom bombası atılmalı”
-“Gazze’deki çocuklara neden ateş edilmesin?”
-“(Cezaevindeki Filistinli esirler) Onların elinden her şeyi aldık, tek şey kaldı, o da idam cezası”
-“Refah’ı yerle bir ettik, şimdi sıra tüm Gazze’de, aynısını orada yapıp burayı yerle bir etmede. Gazze Şeridi’ndeki evlerin hepsini yıkacağız, çünkü her birini birer tünel olarak görüyoruz.”
Bu dehşet verici ifadeler distopik bir romandan alınmış değil, sıradan insanların kıraathane sohbetinden alınma retorikler veya sosyal medyada kitleleri galeyana getirmek için atılmış bir slogan postu da değil. “Ortadoğu’daki tek demokrasi” olduğu iddia edilen, yakın zamana kadar adeta “insanlığın son adası” muamelesi yapılan bir ülkede bakanlık yapan siyasetçilerin kamuoyuna verdikleri demeçlerden alıntılanan ifadeler bunlar.
İnsanı hayrete düşüren bu sözler, İsrail kabinesindeki iki aşırı sağcı bakanın, Itamar Ben –Gvir ve Bezalel Smotrich’in ifadeleri. İsrail’deki son yıllarda sağa kaymış olan iç siyasette dindar sağı temsil eden bu isimlerden Ben-Gvir Güvenlik Bakanı olarak görev yaparken, Smotrich ise Maliye Bakanı olarak Netanyahu’nun başbakanlığını yaptığı koalisyon hükümetinin iki ortağı olarak dikkat çekiyor.
Son olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce haklarında tutuklama kararı çıkarılması tartışılan bu iki ismi bu kadar önemli kılan ne? Ben-Gvir ve Smotrich hangi duraklardan geçerek bugünkü insanlık dışı çizgiye evrilebildi ve İsrail iç siyaseti açısından nasıl bir anlam ifade ediyorlar?
Marjinal fikirlerden Knesset’e: Itamar Ben-Gvir’in tartışmalı yolculuğu
1976’da Batı Şeria’da işgalci bir yerleşimci ailede dünyaya gelen Ben-Gvir, hâlihazırda 2022’den beri Ulusal Güvenlik Bakanı olarak görev yaptığı İsrail siyasetinde genel anlamda provokasyonlar ve kutuplaştırıcı sivri tartışmalardaki rolleriyle tanınıyor.
Aşırı sağcı çizgideki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi’nin de genel başkanlığı görevini yürüten Ben-Gvir’in hem anne hem de babası, İsrail’in 1948’de kuruluşunun ardından Irak’ın Kürt bölgesinden İsrail’e göç etmiş Mizrahi Yahudilerine mensup. İsrail siyasetinde sağ kesimlerin tabanını oluşturmasıyla bilinen Mizrahiler, Araplara karşı sert tutumların da içinde mayalandığı verimli bir sağ/faşist çerçeve sunuyor ki Ben-Gvir gibi gençliğinden beri faşist çizgide olan isimler için bu arka plan çok da şaşırtıcı değil.
Hukuk eğitimi alan ve avukatlıkla iştigal eden Ben-Gvir, İsrail kamuoyunda “terör faaliyetleri ve nefret suçlarına bulaşmış Yahudi aşırılıkçılar için başvurulacak öncelikli kişi” olarak tanınıyor. Müvekkilleri arasında terörizm ve nefret suçlarından yargılanan çok sayıda aşırı sağcı figür bulunuyor ki bu kimseleri temsil etmesinin kendisini ideolojik olarak da motive ettiğini söylemekten çekinmeyen bir avukatlık kariyeri yaptı Ben-Gvir.
Böylesi bir kariyerin Arap karşıtlığı ve nefretiyle taçlanmaması sözkonusu olamazdı; nitekim aşırı milliyetçi ve Arap düşmanı cephenin sözcülerinden Meir Kahane’nin takipçilerinden biri olması, bizzat İsrail Devleti tarafından terör örgütü olarak ilan edilip yasaklanan Kahane’nin Kah Partisi’nin gençlik kollarında okul yıllarında faaliyet göstermesi ve 1990’lardan beri aşırılık yanlısı fikirlerin aktivistliğine soyunması şaşırtıcı değil. Kendi ifadelerine göre bu aşırılıklarından dolayı henüz 14 yaşında gözaltına alınmış olması da bu marjnal siyaset çizgisinin tezahürü.
Bu sorunlu (kendisine göre övünülecek) geçmiş elbette Ben-Gvir’in siyaset sahnesindeki yolculuğunda da yolunu çizecek, İsrail siyasetinde aşırı sağ / faşist bir çizginin sözcülüğüne soyunacaktı. 2013 seçimlerinde kurucuları arasında yer aldığı Kahanist çizgideki partisi Otzma Yehudit barajı geçemediği için Knesset’e seçilemedi. 2019 seçimlerinde de benzer bir senaryoyla meclis dışı kalsa da sivri çıkışları ve keskin diskuruyla siyasi arenada hızla yükselen bir figüre dönüşmüştü. Nitekim 2021 seçimlerinde ilk kez Knesset’e seçilmeyi başardı.
2022 seçimlerinde ise yine kendisi gibi sivri söylemleriyle bilinen Bezalel Smotrich’in öncülüğünü yaptığı Dinî Siyonist Parti ile yaptığı seçim ittifakı sayesinde, 25. Knesset seçimlerinde 120 sandalyeli parlamentoya toplamda 14 vekil sokmayı başardı ki bu sonuçla üçüncü parti konumuna yükseliyorlardı. Kendisinden çok da farklı bir çizgi izlemeyen Netanyahu liderliğindeki kabineye girerek bakanlık koltuğuna oturduğunda, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog “tüm dünyanın Ben-Gvir’in bakanlık ihtimalinden tedirginlik duyduğu” uyarısında bulunmak zorunda kalacaktı.
Oslo Antlaşmaları’nı imzalayarak bir Filistin devleti ihtimalini var eden İzak Rabin-Şimon Peres ikilisine 1990’larda fanatikçe düşmanlık güden ve Rabin’i suikastle öldürülmeden önce “arabasına ulaştık, sırada Rabin var” diye tehdit edebilen birinin bakan olmasında şüphesiz sadece Filistinliler ve bölgedeki halklar için değil, bizzat İsrail siyaseti açısından da büyük riskler sözkonusu.
Gözaltındaki Filistinli tutuklulara uygulanan işkenceleri hatta tecavüz gibi utanç verici uygulamaları alkışlayıp, bunları teşvik eden, yüzbinlerce ateşli silah ruhsatı dağıtarak bilhassa Filistinlilerin yaşadığı bölgelerdeki işgalci yerleşimcileri süratle silahlandıran, zaman zaman suikast tehditleri alan, Gazze’de ateşkes ihtimali belirince bölgeyi tamamen yıkmadan ateşkesi kabul etmeyip hükümeti bozmakla tehdit eden son derece ilginç ve fanatik bir figür var karşımızda.
Dinî Siyonizm’in siyasetteki temsili: Bezalel Smotrich
Ben-Gvir gibi, İsrail yeni sağındaki daha genç kuşağı temsi eden Smotrich’in geçmişiyse, Siyonizm’in kısa bir özeti gibi aslında. İsrail’in 1967 Savaşı’nda işgal ettiği Suriye’nin güneyinde Golan Tepeleri’ndeki bir Yahudi yerleşiminde 1980 yılında dünyaya gelen Smotrich’in çocukluğu hemen yakındaki Batı Şeria’daki bir başka işgal yerleşimi Beit El’de geçti. Soyadını ise atalarının yaşadığı Ukrayna’nın batısında Hmelnitski Oblastı’nda yer alan Smotrych kasabasından alıyor. II. Dünya Savaşı’ndan önce İngiltere kontrolündeki Filistin Manda İdaresi’ne gelip yerleşen bir büyükbabasının yanı sıra, ailesinin diğer kanadı ise Lübnan sınırındaki bir Yahudi beldesinin eski sakinleri arasında.
Babası Ortodoks bir haham olan Bezalel Smotrich, hem geleneksel medrese eğitimi aldı hem de hukuk tahsili yaparak, Ben-Gvir gibi avukatlık yaptı. Yedi çocuğu olan Smotrich, ailesiyle birlikte, Siyonizm’in öngördüğü şekilde Batı Şeria’da devlet arazisinin de dışında bir bölgede yasadışı inşa edilmiş bir evde yaşıyor ki bu bile başlı başına ilginç bir ruh haline ve sembolizme işaret ediyor. İsrail’in 1967’den beri işgal altında tuttuğu Gazze’den çekilmesi sırasında 2005’te bunu engellemek için otoyolları havaya uçurma girişimi esnasında 700 litre benzinle İsrail istihbaratı tarafından gözaltına alınmış ve işlem görmüş fanatik bir örgütçü Smotrich.
Ben-Gvir gibi Smotrich de 2000’li yılların sonlarına doğru, ana akım dışında marjinal çizgideki bir partide, Ulusal Birlik Partisi içinde siyasete girdi, ama o da ilk seçiminde 2009’da parlamentoya giremedi. Teşkilatçılık özelliğiyle bilinen Smotrich, Batı Şeria’da Filistinliler üzerinde idari/bürokratik baskı kurulması ve yerleşimcilerin rahat hareket etmesini savunan Regavim adlı örgütün kurulmasına öncülük ettikten sonra, bu siyasi zemin üzerinde hareket etmeye ve kariyer basamaklarını, kendisinin de içinden geldiği işgalci Yahudi yerleşimciler üzerinden tırmanmaya yöneldi.
2013 seçimlerinde seçilemese de 2015 Knesset seçimlerinde Yahudi Evi listesinde kendine yer bulup parlamentoya girmeyi başardı, parti içinde hızla yükselerek Knesset gurubunda başkanvekili seçildi. Sonrasında yaşanan ayrışmada Yahudi Evi içindeki bölünmede daha radikal kanat olan Tkuma’nın liderliğine seçildi. Bundan sonra kariyeri daha hızlı yükselmeye başlayacaktı. Netanyahu’nun kendilerine dayanarak hükümeti kurduğu dindar/milliyetçi/faşist partiler bloğu içinde kendine yer edindi. Haziran 2019’da Ulaştırma Bakanı olarak ilk kez kabineye girdiğinde 40 yaşına henüz varmamıştı.
2019 seçimlerinde yine meclise girdi, ama bu sefer muhalefette yer aldı, 2021 seçimlerinde ise Dinî Siyonizm Partisi adıyla oluşturduğu ittifakla Knesset’e yeniden seçildi. Bu sefer de merkez ve sol partilerin kurduğu koalisyona girmedi ve “Arapları iktidara taşıyan hain” Bennett’i bu sözlerle suçlayarak radikal bir muhalefet yürüttü.
2022’deki seçimlerde Netanyahu sağ blok kurarak yeniden iktidarı ele alınca, Smotrich ve Ben-Gvir ikilisi bir kez daha kabineye girmekte zorlanmadı. Zaten % 11 oyla üçüncü parti konumunda olan Smotrich ve Ben-Gvir’in temsil ettiği çizgi için zor olmayacaktı bu netice. İsrail siyasetinde Siyonizm’in dinî kanadının aldığı en yüksek oy oranı olan bu seviye, Smotrich’e de Maliye Bakanlığı gibi kritik bir mevki kazandırdı. İsrail’deki sistemin işleyişi açısından bilhassa önemli olan bu bakanlığı ve Filistin topraklarındaki politikaların koordinasyonu görevini de üstlenen Smotrich, Batı Şeria ve diğer bölgelerdeki yerleşimleri daha da arttırıp işgali derinleştirmek için kullanmaya yöneldi.
***
Gelinen noktada hem Ben-Gvir hem de Smotrich, İsrail siyasetinde son yıllarda hızla yükselen bir güvenlik paranoyasına yatırım yaparak, etkili bir siyaset izlemeyi başardılar. Farklı arka planlardan gelmekle birlikte, temsil ettikleri nispeten küçük partileri, Knesset’e girmede başvurulan %3,25’lik baraj sayesinde son derece kritik bir şekilde konumlandırmayı başardılar. İsrail iç politikasının parçalı yapısı ve koalisyonların zorunu olması, Netanyahu gibi milliyetçi ve muhafazakâr kanatlar arasında siyaset yaparak 30 senedir en tepede yer alabilmiş bir ismin de kendi koltuğunu korumak uğruna bu tür partilere ihtiyacını daha acil hale getirdi.
Sonuç ise, Gazze’ye atom bombası atılmasını, gözaltındaki Filistinli tutsaklara tecavüzü, Gazze’deki çocukların da öldürülmesini resmen savunan bu tür fanatik isimlerin çok daha yüksek mevkilerde yer alabilmesini ve siyaset üretmesini doğurdu. Bu gidişatın İsrail siyasetini, milliyetçi ve dindar kanatlarıyla daha da sağa çekmesi trendini sürdürmesi halinde, bu marjinal ve aşırıcı isimlerin yarın başbakanlık koltuğunu da işgal etmeleri pek de şaşırtıcı olmayacak.

