Son dönemde İsrail ile İran arasında yaşanan askeri gerilim, uluslararası ittifaklardaki olası değişimleri işaret eden stratejik mesajlar taşıyor. Ateşkes anlaşmasına varılmasına rağmen, bağlayıcı çerçevelerin olmaması nedeniyle bu anlaşmanın kırılganlığı ortada. Aynı zamanda İran Parlamentosu, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliğini askıya alan bir yasa tasarısını onayladı; bu, İran’ın nükleer programını sürdürme niyetini gösteriyor ve düşük yoğunluklu bir savaşın yenilenme ihtimalini artırıyor.
Ekonomik, siyasi ve güvenlik bağlarının giderek iç içe geçtiği bir dünyada, Sahra Altı Afrika da Ortadoğu’daki gelişmelerden etkilenmekten uzak kalamıyor. Bölgenin stratejik konumu, onu uluslararası dengelerde etkili bir oyuncu haline getirirken, enerji denklemleri ve tedarik zincirlerinde oynadığı rol de cabası.
Artık krizleri yerel veya bölgesel bağlamda ele almak mümkün değil; farklı dinamiklerle kesişiyorlar. Ortadoğu’daki gerilimler coğrafi sınırları aşarak Afrika ülkelerini de etkiliyor, çünkü bu ülkeler büyük güçlerle güvenlik ve lojistik bağlara sahip. Bu bağlamda Afrika tutumları çeşitlilik gösteriyor: Bazı ülkeler karşılıklı tırmanışa karşı tarafsız kalırken bazısı temkinli açıklamalarla yetiniyor kimi de gerilimlerden uzak duruyor.
Örneğin Güney Afrika, Tahran’ı desteklediğini belirterek İsrail’in yarattığı son gerilimlere karşı itirazlarını yüksek sesle dile getirirken Siyonist saldırganlığı reddettiğini ilan etti. Bu tutum, İran’la derin stratejik ortaklığa dayanıyor; 2022’de iki ülke arasındaki ticaret hacmi 366,5 milyon doları bulmuştu. Öte yandan, Malawi gibi ülkeler sessiz kaldı; zira Tel Aviv’le yakın ilişkileri var ve İsrail’in en önemli Afrika müttefiki sayılıyor.
Bazı ülkeler ise sükûnet ve itidal çağrısında bulundu; örneğin Kenya ve Nijerya. Bu, her iki tarafla stratejik ortaklıklarından kaynaklanıyor. Kenya, İsrail’den çeşitli zırhlı araçlar ve güvenlik teknolojileri ithal ederken, İran’dan yılda 4 milyon ton petrol alıyor; 2023’te İran’dan ithalatı 28,45 milyon doları geçmişti. Afrika tutumlarını etkileyen faktörler arasında tedarik zincirlerine dair endişeler ve ikili ortaklıklar öne çıkıyor. Son gerilimler nedeniyle 5 ülkenin hava sahası kapanınca ekonomik faaliyetler aksadı.
Ekonomik Etkilerin Artması
İran ve İsrail her ikisi de Afrika içinde önemli ortaklara sahip. Hedeflemeler durmuş olsa da, gerilimlerin Afrika ekonomisine etkisi sürecek. Enerji Fiyatlarında Yükseliş: İran, küresel petrol piyasasında kritik rol oynuyor; Uluslararası Enerji Ajansı’na göre günlük üretimi 3,3 milyon varil, rezervi ise 1,2 milyar varil. Afrika ülkeleri İran petrolüne bağımlı; örneğin Güney Afrika’ya 2022’de mineral yakıt ve yağ ihracatı 19,03 milyon doları buldu, Etiyopya’nın 2023 ithalatı ise 1,47 milyon dolar. Gerilimler enerji ithalatını etkileyecek, ülkeleri daha pahalı kaynaklara yöneltecek; bu enflasyonu artıracak, bütçeleri bozacak, temel ihtiyaç desteklerini azaltacak ve yerel para birimlerini zayıflatacak. 12 gün savaşları sırasında Güney Afrika randı, dolar karşısında %1,8’den fazla değer kaybetti.
Her iki ülke de Afrika gıda güvenliğinde kilit rol oynuyor. İran’ın 2023’te Afrika’ya gıda ihracatı %18 arttı ve birçok tarımsal proje anlaşması imzaladı. İsrail ise sulama teknolojileri ve altyapı yatırımlarıyla sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlıyor. Gerilimler bu çabaları sekteye uğratacak.
Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz’de seyru sefer zorlaşıyor. İranlı parlamenterler, Haziran 2025’te ABD’nin İran nükleer tesislerini hedef alması sonrası Hürmüz’ü kapatma tehdidinde bulundu; ateşkes olsa da bu seçenek masada. Yemen hükümeti ise ise Kızıldeniz’de gemileri hedef alıyor; Haziran 2025 olaylarından sonra rotalar Ümit Burnu’na kayınca yolculuk 10 gün uzadı, nakliye maliyetleri %21 arttı. Bu, Sahra Altı Afrika’nın döviz rezervlerini eritecek.
Bölge, doğal kaynakları nedeniyle yatırım vaat ediyor; 2025’te %3,8 büyüme bekleniyordu. Ancak belirsizlik yatırımları kaçıracak, sermaye altın gibi güvenli limanlara kayacak. Johannesburg Borsası’nda Haziran 2025’ten beri riskli varlıklardan çıkış var. İsrail bağlantılı gemilere yönelik Yemen operasyonları, TotalEnergies gibi şirketleri projeleri ertelemeye itti. IMF’ye göre jeopolitik gerilimler, bölgeye 10 milyar dolarlık yatırım kaybı getirebilir; bu GSYİH’nin %0,5’i demek.
Jeopolitik Sonuçlar
Afrika kıyılarındaki deniz güvenliği gerilimlerle sarsıldı. Yemen ordusu operasyonlarına ivme kazandırdı, bazı basın yayın organlarında yayınlanan haber ve raporlar İran’ın Eritre üssünü Yemen ordusuna silah sağlamak için kullandığını ileri sürüyor. Ekim 2023’ten beri 170’ten fazla ticari gemi hedef alındı, 344 hava saldırısı ve 403 füze/dron kullanıldı. İran, Yemen ordusuna C-802 gibi anti-gemi füzeleri verdi; Nasr (C-704) gibi daha gelişmiş olanlar (35 km menzil) veya Kevser (15-25 km) ise Babü’l Mendep ve Aden Körfezi’ni tehdit ediyor.
Kızıldeniz tehditleri yardımları etkiliyor. Dünya Gıda Örgütü FAO’ya göre Afrika’da gıda güvensizliği 2021’de %19,4’ten 2022’de %19,7’ye yükseldi; Doğu Afrika’da 81 milyon kişi etkileniyor. Saldırılar nedeniyle yükler azaltıldı, alternatif rotalar gecikmelere yol açtı; gıda ve tıbbi yardım eksikliği gıda güvensizliğini katlayacak.
Çin, Afrika Boynuzu’nda nüfuzunu genişletiyor; Ekvator Ginesi’nde ilk askeri üs planlıyor, Eritre ile güvenlik anlaşmaları yaptı ve Kuşak-Yol’a dahil etti. Ancak ticaretini korumak için Yemen ordusunun düzenlediği saldırılara destek vermese de yine de Çin gemileri hedef alınmadı. Pekin, İran’la derin bağlara sahip; petrol ithal ediyor ve ticaret ortağı. Bu, İran’ın tırmanışına karşı çıkmasını zorlaştırıyor.
Birçok Afrika Boynuzu ülkesi İran’la güvenlik bağları var; Etiyopya, Tigray Savaşı’nda (2020-2022) İran’dan dron ve savunma sistemleri aldı. Gerilimler İran’ı içe dönük kılınca destek azalacak; Etiyopya güvenlik açığı yaşayacak. Ortadoğu gerilimi göçü artıracak; Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’den Batı ve Kuzey Afrika’ya. Avrupa sınırları sıkılaşınca Afrika ülkeleri hedef olacak; kaynak kıtlığı yerel- göçmen gerilimlerini tetikleyecek.
İran, Afrika’da nüfuzunu artırmaya çalışıyor; eski Cumhurbaşkanı Reisi’nin Temmuz 2023’te Kenya, Uganda ve Zimbabve ziyaretiyle güçlendi. Ancak gerilimler Afrika ülkelerini Washington’la düşmanlık yaşama ardına ve gerilimin tırmanması korkusuyla ABD çizgisine çekebilir.
7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırıları ve ardından Gazze’de başlayan İsrail operasyonları, uluslararası toplumda büyük bir yankı uyandırdı. Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) ve Amnesty International gibi kuruluşların soykırım iddialarıyla damgaladığı bu operasyonlar, Afrika kıtasında İsrail’e yönelik tutumları kökten değiştirdi. Güney Afrika öncülüğünde başlatılan yasal ve diplomatik adımlar, birçok Afrika ülkesini İsrail’le ilişkilerini gözden geçirmeye itti.
Afrika’da İsrail’e Karşı Yeni Bir Dalga
7 Ekim 2023 sonrası Gazze’de yaşananlar, Afrika ülkelerini diplomatik kopuşlar, BM oylamalarında İsrail’i kınama ve Filistin’i tanıma gibi adımlara yöneltti. Bu tutumların temelinde, İsrail’in sivil kayıpları (65.000’den fazla ölüm, BM verileri), altyapı yıkımı ve kasıtlı kıtlık politikaları gibi soykırım belirtileri yatıyor. Güney Afrika’nın Uluslar arası Ceza Mahkemesine (ICJ) Aralık 2023’te açtığı dava, 50’den fazla ülke tarafından desteklenirken, Afrika’dan Cezayir, Namibya, Zambiya ve Nijerya gibi ülkeler öne çıktı.
Güney Afrika, ICJ’de soykırım davası açarak Filistin’i tanıdı ve elçilik faaliyetlerini sınırladı. BM Özel Raportörü Francesca Albanese, “İsrail’in Gazze’deki eylemleri, yerleşimci sömürgeciliğin en aşırı aşaması; soykırım riski açık. Güney Afrika, apartheid geçmişinden aldığı derslerle bu davayı uluslararası bir yükümlülük olarak görüyor” demişti. Eski BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay ise, Netanyahu’nun “kutsal intikam” retoriğini soykırım kastı olarak nitelendirerek Güney Afrika’nın bu adımını tarihsel bir sorumluluk olarak değerlendirmişti.
Cezayir, BM’de soykırım kınaması yaparak Filistin’e destek artırdı. BM Komisyonu’ndan Navi Pillay, “Cezayir, Gazze’deki ‘insan hayvanları’ ifadesini dehumanizasyon olarak görüyor; 65.000’den fazla ölüm, kolektif cezalandırmayı işaret ediyor” diyor. IAGS ise, İsrail’in “flatten Gaza” vaadini soykırım niyeti olarak yorumlandığını belirtiyor.
Namibya ise Soykırımı kınayarak Filistin’i tanıdı ve ticaret kısıtlamaları getirdi. BM Uzmanı Miloon Kothari, “Namibya, Gazze’deki ‘kıtlık silahı’nı kendi Herero/Nama soykırımıyla bağdaştırdı; 81 milyon Doğu Afrikalıyı etkileyen gıda krizi, yok etme niyetini kanıtlıyor” şeklinde görüş bildirdi. Lahey Grubu, 150.000 yaralının soykırım kanıtı olduğunu ifade ediyor.
Zambiya ise, diplomatik bağları dondurup BM’de kınama oyları verdi. Zambiya, Gazze’nin ‘sürdürülemez’ yıkımını küresel izolasyonla ilişkilendirirken bunun Afrika’daki jeopolitik kaymayı hızlandırdığı görüşü uzmanlar arasında hakim.
Nijerya ise temkinli tutum sergileyerek Filistin’e insani yardım artırdı ve ticaret hacmi azaldı. Kriter Dergi’den Tunç Demirtaş, “Nijerya, Senato’nun ateşkes çağrısıyla Gazze soykırımını iç güvenlik ikilemiyle bağdaştırdı; bu, İsrail’in Afrika’daki etkisini sorgulattı” yorumunu yaptı. BM Komisyonu, 97.000 yaralı ve kıtlık politikasını soykırım kanıtı olarak görüyor.
Uzmanlar, bu uzaklaşmanın temelinde tarihi empati, ahlaki yükümlülük ve stratejik kaymalar olduğunu belirtiyor. Afrika ülkeleri, kendi sömürge soykırımlarını (örneğin, Namibya’daki Alman katliamları) Gazze ile benzetiyor; Güney Afrika’nın ANC’si apartheid paralelliğini vurguluyor. ICJ ve BM uzmanları (Albanese, Pillay), Netanyahu’nun “wicked city” gibi ifadelerinin soykırım niyetini kanıtladığını düşünüyor. Lahey Grubu (2025), silah yasağı ve gemilere erişim engelini “soykırımı önleme” olarak tanımlıyor.
Stratejik olarak, Arab Center DC (2025), “Afrika’da 800+ soykırım uzmanı, Gazze’yi ‘yerleşimci erasure’ olarak görüyor; bu, İran ve Çin’in nüfuzunu artırıyor” diyor. Amnesty International ise, sivil hedeflemelerin (42.000+ ölü) İsrail’i Afrika’da kalıcı olarak izole ettiğini vurguluyor. Afrika Birliği’nin (AU) 2024 kararları, bu izolasyonu pekiştirdi; Kenya gibi istisnalar (güvenlik işbirliği nedeniyle) hariç, kıta genelinde anti-İsrail dalga güçlendi.
Kısacası Haziran 2025’te meydana gelen 12 günlük İsrail-İran savaşı, jeopolitik ilişkilerin karmaşıklığını, çok boyutluluğunu, zannedildiği kadar basit olmadığını ve etkilerin uzak bölgelere uzanabileceğini gösterdi. Afrika ülkelerinin küresel piyasalara bağımlılığı ve olaylara etki edememesi, güvenlik ve siyasi kırılganlıklarını ortaya koydu. Temel meydan okuma, değişen ittifaklarda çatışmalara bulaşmadan dengeleri korumak. Ne yazık ki, olumsuz sonuçların yükü en çok onlara düşüyor.
Ancak son zamanlarda İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım nedeniyle Afrika’daki işbirliği yaptığı devlet sayısının azaldığı ve popülaritesinin giderek kaybolduğu söylenebilir. Elbette hala İsrail’le işbirliği yapan ülkeler var ama Afrika ülkeleri artık eskisi gibi İsrail’in teknolojisine bağımlı değil. İran da önemli bir aktör ve o da ambargo altında olmasına rağmen teknoloji üretebiliyor, eski kıtada kendine üsler kurabilecek ülkeler bulabiliyor. Dengelerin giderek İsrail’in aleyhine geliştiğini söylemek mümkün.